28 Temmuz 2021 Çarşamba

‘’HAKİMLERE MAAŞTAN AYRI OLARAK ÖDENEK VERİLMESİ

S-51-52 ’’Sene 1947-

1948..  T.B.M.Meclisi’nde ‘’hakimlere maaştan ayrı olarak ödenek verilmesi’’konusunda teklif edilen kanun konuşuluyordu. Yürürlükteki Anayasa’da açıkça ‘’hakimlere ödenek verilir’’ hükmü mevcut olmasına rağmen, uzun seneler boyu bu Anayasa emri kenara itilmişti.

Konuşma sırasında söz alarak kürsüye çıkan (  NS.Notu: Muhtemelen Münir Hüsre Göle) İçişleri Bakanı ‘’hakimlerden önce valilere, kaymakamlara ve diğer bazı idare amirlerine’’ ödeneğin verilmesi gerektiğini ve ancak bunlarla birlikte hakimlere verilebileceğini beyan ve iddia etti. Halbuki Anayasa’da onlara ödenek verileceğine ve hele öncelik tanınacağına dair bir kayıt dahi yoktu. Bu zihniyet, çok eskiden beri olageldiği gibi, demokrasinin yerleşmesinden sonra da varlığını sürdürmüştü. Ve sadece icrai (idari) gücün varlığını benimsemek ve kazai gücü küçümsemekten ibaretti.

Eğer o tarihteki söylentiler doğru ve bilerek uydurulmuş dedikodudan biri değilse; Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye, Ödenek Kanunu’nu Meclis’e getirmeden önce müsaadesini almak için zamanın Adalet Bakanı ve milletvekillerinden bir kaçı giderek, hakimlerin harp yıllarında çekip katlandıkları maddi sıkıntıları ve hayat pahalılığını belirtip, Anayasa gereği ödenek verilmesini anlattıklarında İnönü’nün ‘’iyi ama teymenlerime de bir şey yok mu?’’ dediği söylenmişti. Bunun üzerinde durup yorum yapmak istemiyorum.

Yalnız, İçişleri Bakanının ne kadar yanlış ve Anayasa dışı bir görüşe sahip olduğunu tekrarlamakta fayda görüyorum.

            MÜLKÜN TEMELİ, ZAMANINDA, ADALETS-93

            Genelde mülkün temeli olan adalet, doğduğu günden beri (üvey evlat) olarak görülmektedir. 1984 senesi Cumhuriyet Bayramı akşamı Harbiye Ordu Evi’nde akşam yemeği veriliyordu. Bizi de davet ettiler. O dönemin Sayın Cumhurbaşkanı (Kenan EVREN) ile 7 kişilik bir masada oturuyorduk. Cumhurbaşkanı bir aralık ‘davalar çok uzuyormuş. Bir boşanma davası varmış 7-8 senedir bitmemiş, nasıl olur?...’ dedi. Bunun üzerine: ‘Sayın Cumhurbaşkanım, şu tatbik ettiğimiz kanunlar en az 50-60 senedir uygulanıyor. Bunları aldığımız memleketlerde de en az 50-60 sene tatbik edilmişti. Bir asır evvelinin kanunları bugünkü şartlara uyar mı? Kanun’dan birkaç madde çıkarıp birkaç madde ilave etmek ise, eski kumaşın üzerine yama yapmaya benzer. Bu sebeple bütün mevzuatı yeniden yapmak ve böylece mevzuatta ve teşkilatta bir reorganizasyon gereklidir ‘ dedim.

          Konu olarak bu bir hakikattı. Cenevre’de bulunduğum 1962 yılında İngiliz hakimleri ile görüşmeler yapmıştık. Ve Kadılık Teşkilatını neden lağv ettiğimizi sordular. Biz de sebeplerini anlattık. Verdikleri cevap çok enteresandı. Dediler ki: ‘Biz İngiliz Hakimliği Teşkilatı’nı ondan örnek alarak kurduk. Dünya çapındaki şöhretimiz ondan geliyor. Kusur ve noksanlarını tashih edip, Kadılığa devam etmeliydiniz.’

                      İsrail devleti kurulduktan sonra medeni kanun araştırması için bir komisyon              kurulmuş.  Dünya Medeni Kanunları tetkik edildikten sonra Mecelle’yi kabul                        etmişler. Bazı maddelerindeki değişiklikten sonra orada Mecelle Medeni Kanun                    olarak tatbik ediliyor. Bu konuyu, o dönemde 2 Musevi avukat bana anlatmıştı. 

        A.ORHAN ARITAN: Ömrümüzün Son Demi Son Baharıdır Artık-Bir Hakimin Hatıraları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder