‘’HAKİMLERE MAAŞTAN AYRI OLARAK ÖDENEK VERİLMESİ
S-51-52 ’’Sene 1947-
1948.. T.B.M.Meclisi’nde ‘’hakimlere maaştan ayrı
olarak ödenek verilmesi’’konusunda teklif edilen kanun konuşuluyordu.
Yürürlükteki Anayasa’da açıkça ‘’hakimlere ödenek verilir’’ hükmü mevcut
olmasına rağmen, uzun seneler boyu bu Anayasa emri kenara itilmişti.
Konuşma sırasında söz alarak kürsüye çıkan ( NS.Notu: Muhtemelen Münir Hüsre Göle)
İçişleri Bakanı ‘’hakimlerden önce valilere, kaymakamlara ve diğer bazı idare
amirlerine’’ ödeneğin verilmesi gerektiğini ve ancak bunlarla birlikte
hakimlere verilebileceğini beyan ve iddia etti. Halbuki Anayasa’da onlara
ödenek verileceğine ve hele öncelik tanınacağına dair bir kayıt dahi yoktu. Bu
zihniyet, çok eskiden beri olageldiği gibi, demokrasinin yerleşmesinden sonra
da varlığını sürdürmüştü. Ve sadece icrai (idari) gücün varlığını benimsemek ve
kazai gücü küçümsemekten ibaretti.
Eğer o tarihteki söylentiler doğru ve bilerek uydurulmuş
dedikodudan biri değilse; Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye, Ödenek Kanunu’nu
Meclis’e getirmeden önce müsaadesini almak için zamanın Adalet Bakanı ve
milletvekillerinden bir kaçı giderek, hakimlerin harp yıllarında çekip
katlandıkları maddi sıkıntıları ve hayat pahalılığını belirtip, Anayasa gereği
ödenek verilmesini anlattıklarında İnönü’nün ‘’iyi ama teymenlerime de bir
şey yok mu?’’ dediği söylenmişti. Bunun üzerinde durup yorum yapmak istemiyorum.
Yalnız, İçişleri Bakanının ne kadar yanlış ve Anayasa dışı bir görüşe sahip olduğunu tekrarlamakta fayda görüyorum.
MÜLKÜN TEMELİ, ZAMANINDA, ADALET…
S-93
Genelde
mülkün temeli olan adalet, doğduğu günden beri (üvey evlat) olarak
görülmektedir. 1984 senesi Cumhuriyet Bayramı akşamı Harbiye Ordu Evi’nde akşam
yemeği veriliyordu. Bizi de davet ettiler. O dönemin Sayın Cumhurbaşkanı (Kenan
EVREN) ile 7 kişilik bir masada oturuyorduk. Cumhurbaşkanı bir aralık ‘davalar
çok uzuyormuş. Bir boşanma davası varmış 7-8 senedir bitmemiş, nasıl olur?...’
dedi. Bunun üzerine: ‘Sayın Cumhurbaşkanım, şu tatbik ettiğimiz kanunlar en az
50-60 senedir uygulanıyor. Bunları aldığımız memleketlerde de en az 50-60 sene
tatbik edilmişti. Bir asır evvelinin kanunları bugünkü şartlara uyar mı?
Kanun’dan birkaç madde çıkarıp birkaç madde ilave etmek ise, eski kumaşın
üzerine yama yapmaya benzer. Bu sebeple bütün mevzuatı yeniden yapmak ve
böylece mevzuatta ve teşkilatta bir reorganizasyon gereklidir ‘ dedim.
Konu olarak bu bir hakikattı. Cenevre’de bulunduğum 1962
yılında İngiliz hakimleri ile görüşmeler yapmıştık. Ve Kadılık Teşkilatını
neden lağv ettiğimizi sordular. Biz de sebeplerini anlattık. Verdikleri cevap
çok enteresandı. Dediler ki: ‘Biz İngiliz Hakimliği Teşkilatı’nı ondan örnek
alarak kurduk. Dünya çapındaki şöhretimiz ondan geliyor. Kusur ve noksanlarını
tashih edip, Kadılığa devam etmeliydiniz.’
İsrail devleti kurulduktan sonra medeni kanun araştırması için bir komisyon kurulmuş. Dünya Medeni Kanunları tetkik edildikten sonra Mecelle’yi kabul etmişler. Bazı maddelerindeki değişiklikten sonra orada Mecelle Medeni Kanun olarak tatbik ediliyor. Bu konuyu, o dönemde 2 Musevi avukat bana anlatmıştı.
A.ORHAN ARITAN: Ömrümüzün Son Demi Son Baharıdır Artık-Bir Hakimin Hatıraları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder