29 Aralık 2010 Çarşamba

KÜL TABLASI

Tokat eski  Miilletvekillerinden Ahmet AKÇAEL, benim hocamdır. 

''Sigara içenlerin zavallı eşleri, kül tablalarını öpmeye devam ediyorlar''
derdi, sigara içenleri görünce.

Ben de uzun yıllar sigara içtim; uzun yıllar dediğimde doğru anlaşılayım
diye, açıklama yapıyorum;

Yaşım 9   iken, jelatinli filtresiz Bafra sigarası alırdım. Sigara tiryakisi
olmaktan çok, toplumun İçine elimde sigara paketi ile dalmayı becermek için yapardım bunu.  Köyün delikanlı gençleri başka türlü aralarına almazlardı, beni.

Uzun yıllar sonra içinde bulunduğum insanların sigara içmeyişleri de beni
etkiledi, bıraktım.

Sonra hemen   sayabileceğim birkaç mazerete dayanarak , yeniden sigara
içmeye başladım. Kısaca, lazım oldu sigara içtim, gerek oldu bıraktım.

Boğazımda  karıncalanma nedeniyle rahatsızlık duyunca, kanser miyim acaba
diyerek muayeneler de oldum.

Tahliller yaptırdım.   Hastalık korkusunu atınca  kafamdan, yeniden
başladım. Nuran hanım da kül tablası ile

Arkadaşlığını sürdürmeye devam etti.  Sigara konusunda bu gel-gitler birkaç
defa oldu. Sonunda,  işi kardeşler olarak ele almaya karar verdik.

Ben , İsmail ve Ekrem; hadi sigarayı bırakalım. Herkes birbirine önce sen
bırak demeye başladı.  Sigara kokusu sadece üstümüze değil, ağzımıza da
siniyordu.

Esasında  hem kendimiz rahatsız oluyor, hem de başkasını rahatsız
ettiğimizden sıkıntı duyuyorduk.  Sigara içmeye de devam ediyorduk.
Kardeşler arasında sen bırak, ben bırakayım,  muhabbetlerine devam
ediyorduk.

Bir gün, sigara bırakma kararı aldım.  Neden bu karara vardım,
hatırlamıyorum. Şimdi  geçmişi düşünmeye başlayınca da  net bir şekilde
hatırlamıyorum.

Bir süre sonra, Ekrem Sarıçiçek'ten bir telefon aldım; abi diyordu, senden
önce en az 10 kişiyi aradım, sigarayı bıraktığımı bildirdim, şimdi de sana
bildiriyorum.

Şaşırmıştım, şaka mı yapıyordu, yoksa ne?

Konuşmasını sürdürünce anladım ki, herkese haber veriyor, sonra başkalarının
yüzüne nasıl bakarım yeniden içersem diye düşünüyordu. Kendisini ,
kendisinden çok tanıdıklarının ellerine teslim ediyordu. Her ikimiz de
bıraktık.  İsmail bey , gel-gitlerini sürdürüyor, sigara konusunda. Kah
bırakıyor sigarayı, kah içiyor. Rahmetli Yusuf oğlum sigara içerdi,
diğerleri içmiyor. Yeğenlerimden kimi sigara içiyor, kimi içmiyor. Allah
yardımcıları olsun. Benimki de iş mi şimdi.!!!!!!  Kendilerine yardım
etmeyenlere Allah neden yardım etsin ki.



Bir sigara hikayesi de bugün dinledim. Mustafa beyin, beraber çalıştığı
arkadaşlarından çoğu sigara içiyor ama birinin içtiği sigara da sigara yani.
Sadece  ağız kokusu değil, mübarek elbiselerini sigarayla parfümlüyor. Her
sabah bu  kokudan rahatsız olan  Mustafa bey, yanlışı yapanın yanlışını
artırmasına fırsat vermiyor; her gün , her saat arkadaşına sigarayı
bırakmasını teklin ediyor. Kendisine sormadım ama hocamın dediğini de
söylüyordur muhtemelen; '' Sigara içenlerin zavallı eşleri, kül tablalarını
öpmeye devam ediyorlar.''

İnanamadım, adam sigarayı bırakmış. İyi de Mustafa bey, söylemekten başka da
bir şeyler de yapmış olmalısın. Bize de öğret!!!!



İnsanlar arasında dolaşan, çalışan, yaşayan bizler  kendimize önem vermek
zorundayız. Kendimizi , insanların kafasında resimleştirirken, kendimize
saygılı olmalıyız. Artık bu çağda sigarayı üçüncü sınıf insanların içtiği
söyleniyor. Bu bizim için ulaşılması zor bir hedefse, hocamın kulakları
çınlasın  '' zavallı eşler, kül tablalarını öpmeye devam etsinler''.