24 Nisan 2020 Cuma





26. KANUNİ UYGULAMALAR, KEYFİ UYGULAMARDAN ÇOKTU!
a. Yine de polisliği seviyordu. Kanuni uygulamalar, keyfi uygulamalardan çoktu. Polislik memurluk demekti, polis olunca sevdiğine kavuşabilecekti. Ebeveynler o dönemde kızlarını memurlara memnuniyetle veriyordu. Kızlarının geleceklerini bu şekilde garanti altına alacaklarına inanıyorlardı. İşsizlik vardı. Bayanlar için fazla iş imkanı da yoktu. İnsanların adamlıklarından ziyade, memurluğuna bakıyorlardı. Bu konuda askerler tercihte birinci sıradaydı. Polislerin sırası anarşi ve terörden biraz gerilere düşmüştü. Ne de olsa gelecekleri karanlıktı.
ECEL ZIRHTIR! ZORLUK KUVVETTİR!
Polisler yarınlarından emin değillerdi. Terör vardı bir gün kapıya ölüm haberi gelebilirdi. Kimse kızının dul kalmasını istemezdi. Eceli düşünen yoktu! Halbuki Hz. Ali, ‘’ Ecelim zırhımdır.’’ diyordu.
b. Polis kanunsuzlarla uğraşıyordu. Terörle, anarşi ile tomlumsal olaylarla içiçe yaşıyor gibiydi. Her gün ölümle burun buruna geliyordu.Bugün de polis tehlike sınırından çıkamıyordu. Dahili ve harici tehlikeler ülkemizde kol geziyordu. Bütün bunlara ragmen polisti, mesleğine saygılı, herkese sevgili olmalıydı. Bunu gerçekleştirebilirdi. Bütün mesele kanunlara saygıdan geçiyordu. .
ZORLUK KUVVETTİR!
c. İnsanın kendisini içinde bulunduğu topluma kabul ettirme mücadelesinin çetin bir şey olduğunu düşündü. Bu zor bir şeydi. Zor şeye talip olmuştu. Diğer taraftan, kolay yapılacak şeyleri herkes yapabilirdi. Zora alışan için kolay daha kolay olurdu. Zorlu denemeliydi, zorlu olmalı, zorlu kalmalıydı.
d. Zorluklar peşini bırakmıyordu. Küçük yaşlarda tatil dönemlerinde köye taşınıyordu. Her yaz köydeki profiller de değişiyordu. Köyde bağ vardı, bahçe vardı, çalışmak gerekiyordu. Cuma günleri insanlar cuma vakti camide toplanır, birbirlerini görme imkanı bulurlardı. Fiziki yapısı gelişmemiş, yaşı küçük olanlarından biriydi, yaşına uygun arkadaş bulamıyordu. Köydeki gençlerin yaş ortalamaları büyüktü. O gençlerin arasına girmekte zorlanıyordu. Onların arasına katılmak en büyük arzusuydu.Bu yüzden sigaraya da bebek yaşta başlamıştı. O gençler arasında dışlanmak istemiyordu. Dışlandığı noktaya bir yerden ulaşması gerekiyordu. Gençler arasına katılma arzusu depreşmişti. Gençlerin arasına jelatinli bafra sigara paketi elinde katılabilmişti. Birden bugünün gençlerini düşündü. Uyuşturucu ile sigaranın ne farkı vardı. Aynı durumda gençler uyuşturucuya alışabilirdi. Tecrübesini gençler için kullanmalıydı. Gençlerin çoğu kez sınırı olmazdı.
e. Gençler bir önceki kuşaktan kibirli davranmayı öğrenmişti, burunlarından kıl aldırmıyorlardı. Kibirli davranışlar aşağılamayı, aşağılamalar aşağılanmayı, karşılıklı bu davranışlar da kişileri aşağılık hale geliyordu. Polise, askere, devlete karşı gelmeler çoğalmıştı. Polis kuvvet demekti, kuvvete karşı gelmek bir başka otorite sağlıyordu.
f. Polislik kutsal bir meslekti. Uyuşturucuya bulaşma ihtimali olan gençlere yardım edecekti. Bunu satan, dağıtanlarla mücade edecekti. Arsıza, uğursuza aman vermeyecekti. Kendinden gurur duydu. Ne olursa olsun, kendisine uygun mesleği seçmişti. İnsana iyilik yapabilmenin bir yolu da polislik mesleğini icra etmekti. Yasalara, yönetmeliklere uygun davranmalıydı. Teröre bulaşan gençlere de acıyordu. İnsanlara yazık oluyordu.
g. Keyfi davranışlara da karşı çıkacaktı. Memur ya da vatandaş farketmezdi. Mesleğinin sonuna kadar polis memuru kalacak değildi. Rütbesi yükseldikçe, etki alanları genişleyecekti. Hedeflerini geniş tutuyordu. Bunları düşününce biraz rahatladı. Kimseye taviz vermeyecekti. Bunun için baskı görse bile doğru olanı yapacaktı. Doğruyu yapmaya önce kendinden başlamalıydı. Değişim benden başlar, diye mırıldandı. Yakınındaki arkadaşların da yanılmalarına, yanıltılmalarına fırsat vermeyecekti.
h. Hayat kendisine çok şey öğretmişti. İstanbul pazarlarında çeyiz eşyası satmıştı. Şişli site sineması önünde çata-pat mısır, kestane satmıştı. İnsanları sokaktan tanıyordu. Birbirleriyle kavgalarını bilirdi. Zorlukların kendisini pişirdiğini, gücü kuvveti yerinde olduğunu düşündü.
i. Şimdi de polislikte farklı bir tecrübe yaşıyordu. Yanıbaşındaki biri yanlış yapınca, insanlar yanıbaşındakine, ne yanlışı düzeltmesini söyler, ne de yanlış yapıldığını bir üst makama bildirirlerdi. Halbuki insanların yanıbaşındaki ile ilgili sorumluluğu vardı.
TEMBELLER BASKI KURUYORLARDI!
Tembeller baskı kuruyorlardı. Onlardan kaynaklanan hususta ne eleştiri, ne de konunun bir üst makama intikalini isterlerdi. Bunun adına gammazlık, ispiyonculuk diyorlardı. Tembellerin, ömrü billah tembel kalmak için uydurdukları bir silahtı. Bu silahı samimi ve saf insanları baskı altına almak için kullanıyorlardı. Kendileri işlerini yapmıyorlardı. Uyarılmak istemiyorlardı. Tembellikten kurtulmak için bir gayretleri yoktu.
j. Tembeller, her türlü rezaleti yaparlardı; eleştirirsen kızarlardı, boş tencere gibi gürültü yaparlardı. Tembeller utanmazlardı. Yüzleri de kızarmazdı. Zamanı israf ederler, görevlerini yapmazlar, işlerini de senin yapmanı beklerlerdi. Sonra haline şükretti; hiç olmazsa onlar gibi davranmıyordu. Tembellerin işi zor-kolaydı! Tembellikten kurtulmanı yolları vardı. Istemek gerekiyordu. İstediğinde çareler vardı.
k. İnsan herkese kendini kabul ettirebilirdi. Tembellere Kabul ettiremezdi. Tembeller, dünyaya müsbet gözlükten bakmazlardı. Menfi gözlüklerinden vazgeçmezlerdi. Olumsuzluk ruhlarına işlemişti. Tembeller iflah olmazdı. Hayattan bezgin bir halleri olurdu. Tembellik bir hastalık değildi. Tembellikten kurtulmak mümkündü. Bir uzmana ihtiyaç vardı. Kimse tembelliğini kabul etmezdi. Doktora da ihtiyaç duymazdı. Tembellik, tembellerin arzuladıkları şeydi. Tembellik mazeretle başlar, bahane ile yol alır, yalanla mükemmelleşirdi. Yalancılar tembel olurdu. Tembeller de yalancı!
TEMBELLİKTEN KURTULMAK!
l. İsteyen tembellikten kurtulabilirdi. Bunun yolları vardı. Önce tembelliği doğuran sebepleri bulmak gerekiyordu. Benim formülüm basitti. Bir şeyi arzu etmek gerekiyordu. Gerisi kolaydı. Tembellikten kurtulmayı arzu eden düşünür, düşünen algılar, algılayan planlar, planlayan uygular, planı samimiyetle uygulayan tembellikten kurtulurdu. İnsanın kendisini motive edecek bir yol bulması, gelecek günün planını önceden yapıp mutlaka kağıda yazması tembellikten kurtulmanın ilk iki şartı idi. Ne yapmak istiyor, nasıl yapmak istiyor, ne elde etmek istiyor, nasıl değerlendirmek istiyor?. Bu soruların cevapları tembelliğin zehiriydi. Tembelliği ve ruhunu öldürmek gerekiyordu. İlaç hazırdı! İlacı içecek yüreğe ihtiyaç vardı. Bu ilaç tedavi ederdi! Arzu önemliydi.
27. TEMBELLİĞİN ZEHİRİ!
Yorumlar

23 Nisan 2020 Perşembe





Nurol Sarıçiçek durumunu güncelledi.
25. POLİSİN YÜZÜ SOĞUK, KALBİ YUMUŞAKTI! 
Mücadele Sürecekti.

a. Polislik üniforması altında o günleri yeniden hatırladı.Polis kanunsuzların düşmanı, kanunların hamisiydi. Polis hukuk adamları kadar, adalet dağıtanlar kadar adil olmalıydı. Bunun için polis olmuştu. Yasaları karşı gelenlere amansız mücadele verecekti. Bazan iş rayından çıkıyordu. Siyasiler polisin yakasını bırakmıyordu. Londra Polisi siyasilerden emir almazdı. Bizim polisimize siyasiler işaret parmaklarını olur olmaz durumlarda hemen gösterirlerdi. Şehirlerden şehir beğen derlerdi!. Polisin kurulmuş bir düzeni vardı. Bu düzeninin bozulmasını istemezdi. Siyasilerin işaret parmağının ucuna gözünü diker, takip etmek zorunda kalırdı.
b. Şehirlerden şehir beğen tavırları modaydı. Herkes polisleri bununla korkuturdu. Polisin bir şehirde kalması gereken yıllar yönetmelikle belirtilmişti. Yine de bu süre idarenin keyfi uygulamalarına takılırdı. Bu yüzden polis korkularını yönetemezdi. İşaret parmağının ucuna takılmak istemezdi. Bu durum polisi, görevi savsaklamaya kadar taşıyabilirdi. Ekmek peşinde koşmak herkes için zordu. Polis için daha da zordu.
KANUN GÜCÜ
c. Polis kanunun gücüydü. Vatandaş kanunun gücüne itibar ederdi. Vatandaş, polisin zorba davranışlara karşı duracağını, kanunsuz bir davranışta bulunmayacağını düşünürdü. Algısı öyleydi. Keyfi uygulamalarıyla polisi, idarenin zıvanadan çıkarabileceğini kimse düşünemezdi. Keyfi uygulamalar ismi üzerinde, kanuni değildi! Kanuna dayanmadığı için sözlü talimatlarla yerine getirilmesi istenirdi. Polis kendisini yazılı belgelerle değil, amirinin talimatlarıyla savunurdu. Ben bilmem, o bilir derdi. Vicdanı sızlasa da kendisini böylece rahatlatırdı. Kurulmuş bir düzeni vardı. Düzeninin bozulmasını istemezdi. Vicdanını da rahat ettirmesi gerekirdi. Yoksa uyuyamazdı!
d. Vatandaş polise kanunsuzluğu yakıştırmazdı. Kanunsuzluğu alçaklık olarak görürdü. Polis böyle yaptığına göre; bu alçaklık değildi. Kanun böyle diye düşünürdü. Polis, vatandaşla içiçeydi. Polisin sıkıntılarını bilirdi. İdare vatandaşlardan uzaktı, siyasilere daha yakındı. İdare geleceğini siyasilerin iki dudaklarının arasında görürdü. İdarenin siyasilerin yanında boynu kıldan inceydi. Bu durumu vatandaş da bilirdi. İdare vatandaşa burnundan kıl aldırmazdı. Idare keyfi uygulamarının da eleştirilmesini istemezdi. idare siyasilerin kopyası haline gelmişti. Çoğu kez amirlerin keyfi uygulamaları kanun gücü olarak algılanırdı. Çaresizlik insana kanunsuzluğu çare olarak algılatırdı.
e. Vatandaş polisi idarenin de üstünde bir güç olarak algılardı. Asker algısından gelen bir gerçekti, bu! Asker de öyle değil miydi? Asker sokağı indiğinde, herkes kaçmaya delik arardı. Asker söylüyorsa doğruydu. Asker yapıyorsa doğru yapıyordu.
f. Vatandaşla ilgili idarenin algısı: Vatandaşın ayaklarını çarık sıkmalıydı. Kanun, vatandaşın ayaklarını çarık gibi sıkmıyorsa, keyfi uygulamalarla bunu yapmalıydı. Keyfi uygulamar, beceriklilik olarak da algılanırdı. Keyfi uygulamalarla yapılan hukuksuzluk gözardı edilirdi.
AYAKLAR FELÇTİ!
g. Bazan, ne yaparsan yap vatandaşın ayağını çarık sıkmazdı. Hatta vatandaşın ayağını çarık sıkamazdı. Çünkü vatandaşın ayağı felçti. Felçli ayaklar çarığın gerginliğini hissetmezdi. Bu felç olma durumu, bazan beyinlere de sirayet ederdi. Keyfi uygulamaların hesabı sorulmadıkça, beyin keyfi uygulamaları normalmiş gibi algılardı. Bu durumda ayakları sıkan çarıkların beyinlere etkisi olamazdı.
h. Bu siyasi işaret parmakları, idarenin keyfi uygulamalarına karşı çıkan, kanun önünde boynu kıldan ince olanları hedef alırdı. Herşey kanun ve yönetmelikler manipüle edilerek yapılırdi. Vatandaşın devlete olan saygısı istismar edilirdi.
KANUNLARI ESNETMEK...!
i. Keyfi uygulamalara karşı çıkmak akıl karı değildi. Idare vatandaşı oradan değilse, buradan yakalayabilirdi. Kanun ve keyfiyet elindeydi. Bunun yasaları bilmekle de ilgisi vardı. İdare kanun ve yönetmelikleri bilirdi. Keyfi uygulamaya geçtiğinde, lastik gibi ileri-geri, saga-sola sündürebilirdi. Kanunu bilmemek mazeret sayılmazdı. Vatandaş kanunları bilmek zorundaydı. Vatandaş kanunları, yönetmelikleri bilmezdi. Manipülasyonlardan hiç anlamazdı. Manipülasyon var olanı yok saymak, yok olanı var saymak demekti. Vatandaşın bu hilelere aklı ermezdi. İdareyi de kendisi gibi bilirdi. Kimse kötü niyetin kurbanı olmak istemezdi. Çaresizlik insanı kötü niyete kurban ederdi. KANUNLARI, yönetmelikleri esnetmek maharetti. Maşallah maharetli insanlar kayda değer sayıdaydı.
SOSYAL MEDYA YOKTU!
j. O zamanlarda sosyal medya yoktu. Yazılı medya! yoktu. Görüntülü medya yoktu. Kime derdini anlatacaktı. Derdini anlatsa da kime neyi algılatabilirdi. Hem vatandaşı kim dinlerdi. Vatandaş memur olunca sınıf değiştiriyordu. Vatandaş memur olmadıkça sınıfı değişmiyordu. Statüsü ilerlemiyordu. Vatandaş memur olunca statü kazanabiliyordu. Onun için vatandaş memur olmak istiyordu. O halde statü kazanabiliyordu, adam yerine konuyordu, hatta sevgilisini eş olarak alabiliyordu. Aşağılamaktan bir nebze kurtulma ihtimali vardı. Aşağılanmanın intikamını almak için eline bir fırsat geçerdi. Kime dersini anlatacaktı, kim dinlerdi! Sosyal medya yoktu, derdini dinleyecek adam da yoktu
YARIN: 26. KANUNİ UYGULAMALAR, KEYFİ UYGULAMARDAN ÇOKTU!
Yorumlar
  • Nurol Sarıçiçek Kibarlığını zayıflık olarak algılasalar bile, sen kibarlığını sürdür...
    Fotoğraf açıklaması yok.
  • Nurol Sarıçiçek Yüzüne değil, özüne bak! Huyuna değil, suyuna git!
    Fotoğraf açıklaması yok.
  • Nurol Sarıçiçek Hayat hikayesini zorluklar yazar.....!
  • Saim Oral Aziz dost Nurol beyefendi selamun aleyküm hayırlı sabahlar.
    Budur.
    Teşekkür ediyorum. Konu ve bizler ancak bu kadar güzel ifade edilirdi.

    Yazdıklarınızı ve yazmadıklarınızı lütfen cem ediniz. Sosyal medyaya eyvallah ama yazılı eser kalsın derim.
    Selam ve dualarımla
    • Nurol Sarıçiçek Teşekkür ederim, Saim Bey..... Biz arzu ediyoruz, Allah da dilerse olur...! Cenab-ı Hakk arzularımızı hayırlı kılsın. Gayret hayrete sebep olur....Selametle