18. ZORLUK İNSANI ZORLU YAPAR! RAHATLIK ÖLDÜRÜR! SÜRGÜN YEDİK!
a. Tuzla Piyade Okulu Taburuna sürgün yemiştik. Bir de üstüne üstlük, Tabur bizim gelişimizle ilgili olarak uyarılmıştı: Dikkatleri üzerimizde olacaktı. Cento yarışmasındaki arkadaşlarımla hayranlık uyandıracak bir iş yapmıştık. Şimdi ötekileştiriliyorduk.
b. Aşağılama dönemi başlamıştı. Aşağılanma hissi uyandırılmaya çalışılıyordu. Bu tuzağa düşmedim. Çok da umurumda değildi. Allah’ın dediği olurdu.
c. Dik durmazsan aşağılama davranışları, aşağılanma duygusunu geliştirirdi. Aşağılık davranışlara poz vermeye gerek yoktu. Aşağılık davranışlar marifet değildi, iltifat etmeye gerek yoktu!
d. O dönem sağcılık, solculuk dönemiydi. Kimin sağcı, kimin solcu olduğu okuduğu gazete ya da kitaptan anlaşılmaya çalışılıyordu. Sağcılığım ya da solculuğuma karar verilememişti.
e. Her gün Tercüman, Cumhuriyet ve Hürriyet Gazetelerini alıyordum. Elimdeki kitap ve gazeteler farklı gözlüklerle dağarcığımı zenginleştiriyordu. Nöbetlerden vakit buldukça gazete ve kitaplara yarenlik ediyordum. Bana çok şey söylüyorlardı. Onlardan bir şeyler alabiliyordum! Bu kapasite ile ilgiliydi. Daha çok şey almam gerekirdi.
f. İmam Hatip Okulu’nu bitirmiştim. İHO mezunlarının üniversiteye girebilmeleri için fark dersleri vermeleri gerekiyordu. Matematik, fizik, tarih nisbeten kolaydı. Felsefe-mantık, edebiyat-kompozisyon notlarını ölçmek zordu.
g. Hatırladığım kadarıyla Felsefe, Mantık ve Kompozisyon fark derslerini verememiştim. İstanbul’da Üniversite’ye gidememiştim. İmam Hatip Okulunu bitirmiş, lise mezun olamamıştım!. Askere devre kaybı katılmıştım. Çavuşluk imtihanına giremedim. Çavuş ya da Onbaşı olamadım. Er oğlu er askerliğe başladım, öylece bitirdim. Askerde bir baş olamayınca, ömrün nöbet başlarında geçer. Bir istisnası vardır: Torpil. Torpil: noksanlıkların bastonu!
h. Kendimizden başka torpilimiz iyi ki yoktu! Allah’a şükür ihtiyaç duymadık. Kimliğimiz vardı. Allahımız vardı: Biz kendimize yardım edince, O da yardımını artırıyordu.
i. Zorlu nöbetler zamanı iyi kullanmayı öğretti. Zamanı iyi kullanmak için bir taraftan radyosuz, televizyonsuz bir ortamda sporla, kitap gazete okumakla meşgul olmak gerekiyordu. Diğer taraftan her çeşit kitap ve gazete disiplinsizlik demekti. Bir de uyarı vardı. Dikkatler üzerimizde idi. Dikkatli olmalı, söyleneni yapmalıydık. Hayal kurmak, düşünmek zor işlerdi! Hem bizim hayalle ve düşünceyle ne işimiz olabilirdi.
j. Sabah erken kalktık, nizamiyeden dışarı çıktık, gazeteler aldık, çorba içmeye yetişemedik. Dikkatleri üzerimizdeydi, Üsteğmen uyarıyı almıştı. Fırsatı yakaladı. Alelacele havan sopasını getirmemi istedi, elini aç dedi, bir sağa, bir sola darken 7 defa avuçlarımın içini okşadı. Acı beynimi uyuşturmuştu.
k. Havan sopasını yerine koymamı emretti, kolumun arasına aldım, sıkıştırdım, yerine yerleştirdim. Bunu yapmak canımı acıtmıştı. Çeşmenin başına koştum, elimi yıkamak, uyuşukluğu gidermek istedim, suyun musluğunu açamadım: parmaklarım bana ait değildi. Hem maddi, hem manevi varlığıma rütbesinin sahte gücüyle hakaret etmişti, saldırmıştı! Vatan evlatlarının o dönemde bu tür saldırılara göğüs germeleri zordu : Akabinde daha beter saldırılara uğramaktan korunmanın yolu, saldırıları sineye çekmekten geçiyordu.
l. Üsteğmen dikkatini sadece üstüme başıma değil, avuç içlerime de toplamıştı. Biraz da beynimin içi ile ilgileniyordu, herhalde. Amirlerinden aldığı emrin kanunsuz olup olmadığı ile ilgilenmiyordu. O amirine bağımlı bir hayat sürüyordu. Yasal VE yasal olmayan emirleri birbirine karıştırmak hesabına geliyordu. Kişilik haklarımıza saldırı devam ediyordu, bize sabır düşüyordu.
m. Hafta sonu tatillerinden bir kaçını kullanmıştım. Ramazan ve Kurban bayramlarının 9’ar günlük tatillerini tabur’da geçirdim. Bana özel yasak vardı. Bu yasak aslında krize davetiye çıkarıyordu. Tabur tatilde iken, Nurol nöbetteydi. Tuzla Piyade Okulu’nda sükunet yeşilliklerle dost olmuştu. Yeşilliklere dost olan sükunet bize sabır taşıyor, ruhumuzu dinlendiriyordu. Ve bayram günleri eğlencesi başlamıştı.
YARIN: 19. SABRIMI TEST ETTİM. ÖFKEMİ KONTROL ETTİM. KRİZİ FIRSATA ÇEVİRDİM.
a. Tuzla Piyade Okulu Taburuna sürgün yemiştik. Bir de üstüne üstlük, Tabur bizim gelişimizle ilgili olarak uyarılmıştı: Dikkatleri üzerimizde olacaktı. Cento yarışmasındaki arkadaşlarımla hayranlık uyandıracak bir iş yapmıştık. Şimdi ötekileştiriliyorduk.
b. Aşağılama dönemi başlamıştı. Aşağılanma hissi uyandırılmaya çalışılıyordu. Bu tuzağa düşmedim. Çok da umurumda değildi. Allah’ın dediği olurdu.
c. Dik durmazsan aşağılama davranışları, aşağılanma duygusunu geliştirirdi. Aşağılık davranışlara poz vermeye gerek yoktu. Aşağılık davranışlar marifet değildi, iltifat etmeye gerek yoktu!
d. O dönem sağcılık, solculuk dönemiydi. Kimin sağcı, kimin solcu olduğu okuduğu gazete ya da kitaptan anlaşılmaya çalışılıyordu. Sağcılığım ya da solculuğuma karar verilememişti.
e. Her gün Tercüman, Cumhuriyet ve Hürriyet Gazetelerini alıyordum. Elimdeki kitap ve gazeteler farklı gözlüklerle dağarcığımı zenginleştiriyordu. Nöbetlerden vakit buldukça gazete ve kitaplara yarenlik ediyordum. Bana çok şey söylüyorlardı. Onlardan bir şeyler alabiliyordum! Bu kapasite ile ilgiliydi. Daha çok şey almam gerekirdi.
f. İmam Hatip Okulu’nu bitirmiştim. İHO mezunlarının üniversiteye girebilmeleri için fark dersleri vermeleri gerekiyordu. Matematik, fizik, tarih nisbeten kolaydı. Felsefe-mantık, edebiyat-kompozisyon notlarını ölçmek zordu.
g. Hatırladığım kadarıyla Felsefe, Mantık ve Kompozisyon fark derslerini verememiştim. İstanbul’da Üniversite’ye gidememiştim. İmam Hatip Okulunu bitirmiş, lise mezun olamamıştım!. Askere devre kaybı katılmıştım. Çavuşluk imtihanına giremedim. Çavuş ya da Onbaşı olamadım. Er oğlu er askerliğe başladım, öylece bitirdim. Askerde bir baş olamayınca, ömrün nöbet başlarında geçer. Bir istisnası vardır: Torpil. Torpil: noksanlıkların bastonu!
h. Kendimizden başka torpilimiz iyi ki yoktu! Allah’a şükür ihtiyaç duymadık. Kimliğimiz vardı. Allahımız vardı: Biz kendimize yardım edince, O da yardımını artırıyordu.
i. Zorlu nöbetler zamanı iyi kullanmayı öğretti. Zamanı iyi kullanmak için bir taraftan radyosuz, televizyonsuz bir ortamda sporla, kitap gazete okumakla meşgul olmak gerekiyordu. Diğer taraftan her çeşit kitap ve gazete disiplinsizlik demekti. Bir de uyarı vardı. Dikkatler üzerimizde idi. Dikkatli olmalı, söyleneni yapmalıydık. Hayal kurmak, düşünmek zor işlerdi! Hem bizim hayalle ve düşünceyle ne işimiz olabilirdi.
j. Sabah erken kalktık, nizamiyeden dışarı çıktık, gazeteler aldık, çorba içmeye yetişemedik. Dikkatleri üzerimizdeydi, Üsteğmen uyarıyı almıştı. Fırsatı yakaladı. Alelacele havan sopasını getirmemi istedi, elini aç dedi, bir sağa, bir sola darken 7 defa avuçlarımın içini okşadı. Acı beynimi uyuşturmuştu.
k. Havan sopasını yerine koymamı emretti, kolumun arasına aldım, sıkıştırdım, yerine yerleştirdim. Bunu yapmak canımı acıtmıştı. Çeşmenin başına koştum, elimi yıkamak, uyuşukluğu gidermek istedim, suyun musluğunu açamadım: parmaklarım bana ait değildi. Hem maddi, hem manevi varlığıma rütbesinin sahte gücüyle hakaret etmişti, saldırmıştı! Vatan evlatlarının o dönemde bu tür saldırılara göğüs germeleri zordu : Akabinde daha beter saldırılara uğramaktan korunmanın yolu, saldırıları sineye çekmekten geçiyordu.
l. Üsteğmen dikkatini sadece üstüme başıma değil, avuç içlerime de toplamıştı. Biraz da beynimin içi ile ilgileniyordu, herhalde. Amirlerinden aldığı emrin kanunsuz olup olmadığı ile ilgilenmiyordu. O amirine bağımlı bir hayat sürüyordu. Yasal VE yasal olmayan emirleri birbirine karıştırmak hesabına geliyordu. Kişilik haklarımıza saldırı devam ediyordu, bize sabır düşüyordu.
m. Hafta sonu tatillerinden bir kaçını kullanmıştım. Ramazan ve Kurban bayramlarının 9’ar günlük tatillerini tabur’da geçirdim. Bana özel yasak vardı. Bu yasak aslında krize davetiye çıkarıyordu. Tabur tatilde iken, Nurol nöbetteydi. Tuzla Piyade Okulu’nda sükunet yeşilliklerle dost olmuştu. Yeşilliklere dost olan sükunet bize sabır taşıyor, ruhumuzu dinlendiriyordu. Ve bayram günleri eğlencesi başlamıştı.
YARIN: 19. SABRIMI TEST ETTİM. ÖFKEMİ KONTROL ETTİM. KRİZİ FIRSATA ÇEVİRDİM.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder