20. ON PARMAKTA ON MARİFET! 1974
a. On parmakta on marifet yüz marifet ediyordu. Klavyenin tuş sayısı takriben 100 kadardı. Bu kadar marifet, beyin ve parmakların uyum ve hızıyla ilgiliydi. Basit matematik hesapla da 10x10=100!
b. O günlerde kamuda ya da özel sektörde çalışmak moda haline gelmişti. Herkes daha hızlı koşan, daha çevik elemanlar arıyorlardı. Net, kesin ve hızlı olmak gerekiyordu. Küçük balığın hızı büyük balığa göz açtırmıyordu. Ofislerde iş bulmak için daktilo yazmayı bilmek, hatta on parmak daktilo yazmak tercih sebebi idi. Beyaz yakalı olmak avantaj olabilirdi. Hem okumak, hem de okumak avantaj olabilirdi! Okumak öğrenmeyi, öğrenmek düşünmeyi arkadaş edinebilirdi. Hızlı düşünmek önemliydi, düşünceyi çevik hareketlerle hayata geçirmek gerekiyordu. Bunun için parmaklar işe yarayabilirdi. Parmaklara marifet kazandırmak gerekiyordu, o marifet melekeydi. Arzuyu düşünceye, düşünceyi plana, planı parmaklara dökmek gerekiyordu.
c. O günlerde daktiloda hızlı yazanların iş garantisi haberleri vardı, medyada! Hızlı olmak marifetti.
d. On parmakta on marifet iş dünyasında tercih sebebi olabilirdi. Kişisel gelişimime bu şekilde katkı verebilirdim. Felaketten fırsat çıkaracaktım!
a. On parmakta on marifet yüz marifet ediyordu. Klavyenin tuş sayısı takriben 100 kadardı. Bu kadar marifet, beyin ve parmakların uyum ve hızıyla ilgiliydi. Basit matematik hesapla da 10x10=100!
b. O günlerde kamuda ya da özel sektörde çalışmak moda haline gelmişti. Herkes daha hızlı koşan, daha çevik elemanlar arıyorlardı. Net, kesin ve hızlı olmak gerekiyordu. Küçük balığın hızı büyük balığa göz açtırmıyordu. Ofislerde iş bulmak için daktilo yazmayı bilmek, hatta on parmak daktilo yazmak tercih sebebi idi. Beyaz yakalı olmak avantaj olabilirdi. Hem okumak, hem de okumak avantaj olabilirdi! Okumak öğrenmeyi, öğrenmek düşünmeyi arkadaş edinebilirdi. Hızlı düşünmek önemliydi, düşünceyi çevik hareketlerle hayata geçirmek gerekiyordu. Bunun için parmaklar işe yarayabilirdi. Parmaklara marifet kazandırmak gerekiyordu, o marifet melekeydi. Arzuyu düşünceye, düşünceyi plana, planı parmaklara dökmek gerekiyordu.
c. O günlerde daktiloda hızlı yazanların iş garantisi haberleri vardı, medyada! Hızlı olmak marifetti.
d. On parmakta on marifet iş dünyasında tercih sebebi olabilirdi. Kişisel gelişimime bu şekilde katkı verebilirdim. Felaketten fırsat çıkaracaktım!
HAYALİM SUYA DÜŞTÜ!
e. 1975 yılı Cento Hafif Silah yarışmacılarına öğretmenlik hayalim suya düşmüştü. Suya düşen hayalimi Tabur ya da Bölük boğamayacaktı.
f. Planımı yaptım, masama koydum, sahaya indim, pratiğe başladım. Masada hazır olan, hatta tamamlanan proje sahada uygulanabilirdi. Bunu yaptım. Arzumu düşünceme havale ettim. Beynimde parmaklarıma pratik kazandırmaya başladım.
g. Hafta tatillerim askıya alınmıştı. Ramazan Bayramı geliyordu. Bayram tatilime de ipotek konmuştu. Bütün bunlar umurumda oldu. Bu ipoteği beynime sıçratmadan kaldırmam gerekiyordu. Kişisel gelişimim söz konusuydu. Beynime ipoteğin sıçramasına engel olmaya karar verdim, ipoteği kaldırdım.
h. Bütün bunlarda bir oyun vardı. Oyun hileliydi, hile çile veriyordu. Yapılan insani bir davranış değildi. Çile çektirmek için hile yapıyorlardı. Askeri bir davranış değildi. Kişilikli ve kimlikli bir davranış değildi. Bunu oyunu kuranlar basit insanlardı. Üniforma ya da rütbe insanı eşeklikten kurtarmıyordu. Ziya Paşa: "...Zerduz palan vursan eşek yine eşektir" diyordu. Eşeğe vurulan semerin altın olması eşeği eşeklikten çıkarmıyordu. Hileli oyunlar bozulabilirdi. Bu oyunu bozacaktım. Hilenin çilesine katlanmayacaktım.
i. Kimin ne yaptığına takılmadım, beni ilgilendirmiyordu. Önemli olan ne yaptığımdı. Her insan gibi kendi gelecek günlerim için neler yapacaktım. Kendime yardım edersem, Allah yardım edecekti! Kafamı çalışıp öğrenmeye taktım!
j. Kişileri ve olayları bıraktım. Düşünce ve fikirlere sarıldım. Bu sorunu lehime çevirmenin bir çözümü olmalıydı. Aradım ve buldum!
f. Planımı yaptım, masama koydum, sahaya indim, pratiğe başladım. Masada hazır olan, hatta tamamlanan proje sahada uygulanabilirdi. Bunu yaptım. Arzumu düşünceme havale ettim. Beynimde parmaklarıma pratik kazandırmaya başladım.
g. Hafta tatillerim askıya alınmıştı. Ramazan Bayramı geliyordu. Bayram tatilime de ipotek konmuştu. Bütün bunlar umurumda oldu. Bu ipoteği beynime sıçratmadan kaldırmam gerekiyordu. Kişisel gelişimim söz konusuydu. Beynime ipoteğin sıçramasına engel olmaya karar verdim, ipoteği kaldırdım.
h. Bütün bunlarda bir oyun vardı. Oyun hileliydi, hile çile veriyordu. Yapılan insani bir davranış değildi. Çile çektirmek için hile yapıyorlardı. Askeri bir davranış değildi. Kişilikli ve kimlikli bir davranış değildi. Bunu oyunu kuranlar basit insanlardı. Üniforma ya da rütbe insanı eşeklikten kurtarmıyordu. Ziya Paşa: "...Zerduz palan vursan eşek yine eşektir" diyordu. Eşeğe vurulan semerin altın olması eşeği eşeklikten çıkarmıyordu. Hileli oyunlar bozulabilirdi. Bu oyunu bozacaktım. Hilenin çilesine katlanmayacaktım.
i. Kimin ne yaptığına takılmadım, beni ilgilendirmiyordu. Önemli olan ne yaptığımdı. Her insan gibi kendi gelecek günlerim için neler yapacaktım. Kendime yardım edersem, Allah yardım edecekti! Kafamı çalışıp öğrenmeye taktım!
j. Kişileri ve olayları bıraktım. Düşünce ve fikirlere sarıldım. Bu sorunu lehime çevirmenin bir çözümü olmalıydı. Aradım ve buldum!
YULAR HAYVANA SÖZ İNSANA!
k. Yular hayvana, söz insana yakışırdı. Hayvanı yuları, insanı sözü bağlardı. Kendime söz verdim, kendimi bağladım!
l. Hafta tatiline çıkan bir arkadaşıma, Cağaloğlu’na gitmesini, oradan bana on parmak daktilo öğrenmek için bir kitap almasını rica ettim. Kitap bana bu işi nasıl yapmam gerektiğinin ip uçlarını verecekti. okumak, okumak gerekiyordu.
m. 1974 yılının sonlarıydı, kitap deyince akla CAĞALOĞLU geliyordu. Cağaloğlu İstanbul’da gazete ve kitapçıların cirit attığı bir yerdi. Biraz da okuyucular cirit atmalıydı.
n. Kitabım geldi. Kitapta 10 parmak daktilonun nasıl öğrenileceği tarif ediliyordu. On parmak daktilo yazmak hız ve çeviklik demekti! Her şeyi zamanında yapmak gerekiyordu.
o. Daktilom yoktu. Tabur’da şimdilik bu imkanı bulamayacaktım. Daktilo pratiği yapmadan 10 parmak daktilo öğrenmem gerekiyordu. Mümkün olduğunu düşündüm. İnsan bu ; isterse çok şey yapabilirdi.
p. Kitaba göz gezdirdim. Klavye ve tuşların sırası dikkatimi çekmişti. Klavye F harfiyle başlıyordu. Tuş dizimi buna göre yapılmıştı. Türkçe kelimeler F klavye ile daha Pratik çalışılıyor, deniyordu. Türkçe kelimelere uygun sistem kurulmuştu. F klavye Türkçe yazacaklar için daha uygundu.
l. Hafta tatiline çıkan bir arkadaşıma, Cağaloğlu’na gitmesini, oradan bana on parmak daktilo öğrenmek için bir kitap almasını rica ettim. Kitap bana bu işi nasıl yapmam gerektiğinin ip uçlarını verecekti. okumak, okumak gerekiyordu.
m. 1974 yılının sonlarıydı, kitap deyince akla CAĞALOĞLU geliyordu. Cağaloğlu İstanbul’da gazete ve kitapçıların cirit attığı bir yerdi. Biraz da okuyucular cirit atmalıydı.
n. Kitabım geldi. Kitapta 10 parmak daktilonun nasıl öğrenileceği tarif ediliyordu. On parmak daktilo yazmak hız ve çeviklik demekti! Her şeyi zamanında yapmak gerekiyordu.
o. Daktilom yoktu. Tabur’da şimdilik bu imkanı bulamayacaktım. Daktilo pratiği yapmadan 10 parmak daktilo öğrenmem gerekiyordu. Mümkün olduğunu düşündüm. İnsan bu ; isterse çok şey yapabilirdi.
p. Kitaba göz gezdirdim. Klavye ve tuşların sırası dikkatimi çekmişti. Klavye F harfiyle başlıyordu. Tuş dizimi buna göre yapılmıştı. Türkçe kelimeler F klavye ile daha Pratik çalışılıyor, deniyordu. Türkçe kelimelere uygun sistem kurulmuştu. F klavye Türkçe yazacaklar için daha uygundu.
F KLAVYE DAKTİLO TÜRKÇEYE UYGUNDU
q. Şubat Mart 2017 aylarında da bilgisayarların F klavye ile donatılacağı, bunun Türkçe zenginliğinin bilgisayara yansıtılması için gerekli olduğu uzmanlar tarafından medya kanalıyla açıklandı.
r. Klavyeler bilgisayarlarla iletişim kurmamızı sağlayan cihazlardı. Düşüncelerimizi hızlı bir şekilde yazıya dökmenin yolu, o dönemde, daktilolardı! Daktilolar o dönem bugünün bilgisayarlarıydı. Bilgisayarların o dönem versiyonlarıydı, aynı işi yapıyorlardı. Klavye üzerinde 100 civarında tuş bulunuyordu. Tuşlar, dillerin yazılım kolaylığına göre diziliyordu.
r. Klavyeler bilgisayarlarla iletişim kurmamızı sağlayan cihazlardı. Düşüncelerimizi hızlı bir şekilde yazıya dökmenin yolu, o dönemde, daktilolardı! Daktilolar o dönem bugünün bilgisayarlarıydı. Bilgisayarların o dönem versiyonlarıydı, aynı işi yapıyorlardı. Klavye üzerinde 100 civarında tuş bulunuyordu. Tuşlar, dillerin yazılım kolaylığına göre diziliyordu.
BEYNİME SÖYLEDİM: İNANDI!
s. Planımı yaptım, masaya koydum, uyguladım! Daktilosuz on parmak daktilonun nasıl öğrenilebildiğini tutkuyla yaşadım!
t. Beyni parmaklara taşımak gerekiyordu. Parmaklar meleke kazandıkça yazma hızı artıyordu. Beyin ve parmaklar birlikte çevik hale geliyordu. Beyin mekanizmamla parmaklarım arasında otomatik bir iletişim kuruluyordu: Düşüncelerim parmaklarıma dökülüyor, sanal ortamda kelimeler parmaklarımın ucunda daktilonun tuşlarını okşuyordu!
u. İmkansız olmadığını beynime söyledim. Beyin söylenene inanıyordu. Biraz zor oluyordu. Zor insanı zorlu yapıyordu.Zorlandım. İyi ki zorlandım. Kolay olsa hikayesi olmazdı; O zaman bu kadar değerli bulunmazdı! Zorluk bana güç, canıma can kattı! Yaşama sevincim ve hevesim arttı. Öğrendikçe kabardım, yürüyüşüm, kendime karşı tutum VE davranışım değişti, güvenim arttı! Becerebildiğimi yaşadım, neşem yerine geldi. Üzerine ipotek konan bayram tatilini hatırladım, gülümsedim. Hayata gülümsemek gerekiyordu. Her olay, esasında, fırsattı. Fark etmek gerekiyordu!
t. Beyni parmaklara taşımak gerekiyordu. Parmaklar meleke kazandıkça yazma hızı artıyordu. Beyin ve parmaklar birlikte çevik hale geliyordu. Beyin mekanizmamla parmaklarım arasında otomatik bir iletişim kuruluyordu: Düşüncelerim parmaklarıma dökülüyor, sanal ortamda kelimeler parmaklarımın ucunda daktilonun tuşlarını okşuyordu!
u. İmkansız olmadığını beynime söyledim. Beyin söylenene inanıyordu. Biraz zor oluyordu. Zor insanı zorlu yapıyordu.Zorlandım. İyi ki zorlandım. Kolay olsa hikayesi olmazdı; O zaman bu kadar değerli bulunmazdı! Zorluk bana güç, canıma can kattı! Yaşama sevincim ve hevesim arttı. Öğrendikçe kabardım, yürüyüşüm, kendime karşı tutum VE davranışım değişti, güvenim arttı! Becerebildiğimi yaşadım, neşem yerine geldi. Üzerine ipotek konan bayram tatilini hatırladım, gülümsedim. Hayata gülümsemek gerekiyordu. Her olay, esasında, fırsattı. Fark etmek gerekiyordu!
HİLE, ÇİLE PATLAT-A-MADI!
V. Hile, çile veremedi. Herkesin hilesi boynuna dolanıyordu! Sürgün hileli çile olmaktan çıktı, sefaya ulaştı! İyi de oldu. Bunun sefasını hala yaşıyorum, ömrümün sonuna kadar da Allah'ın izniyle yaşarım. Sonuçta on parmakta on marifet 100 marifet ediyordu. 100 marifet çok şey hak ediyordu. Düşünce hızına ulaşamasa da hızlı yazmak yazmak ayrıca bir " MELEKE" ürünüydü.
YARIN 21.DAKTİLOSUZ DAKTİLO ÖĞREN! ADRENALİN YÜKSELSİN!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder