31. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK;‘’Polis……bir anne kadar şefkalti olmalıdır.’’ diyordu.
-/- İNSAN AKIL VE OKUL
a. İletişim ve mücadele devam etmeliydi. İnsan, aklıyla erdemli olabilirdi. Insan diğer canlılardan aklıyla ayrılıyordu. Üstünlüğü buradaydı. Akıl insanı bilgiye kavuşturabilirdi. Bunun DAHA İYİ yolu okumaktan geçiyordu.Her şeyin mükemmelinin yolu okumaktı. OKUL önemliydi!
b. Mustafa Kemal Atatürk; ‘’ Polis bir asker kadar disiplinli, bir hukukçu kadar hukuk adamı, bir anne kadar şefkalti olmalıdır.’’ diyordu. Düşündü; polisle asker arasında çok fark vardı. Aradaki farkların üzerinde düşünmedi. Askere sunulan imkanları net olarak bilmiyordu. Bilmediği şey üzerinde fikir yürütemezdi. Askerleri o da farklı görüyordu.
c. Askere verilen önem polise verilmiyordu. İmkanlar eşit düzeyde sunulmuyordu. Eğitimi, sosyal imkanları eşit değildi. Bunları biliyordu. Üvey evlat, öz evlat muamelesi vardı. Askerler devletin öz evladıydı. Devletin bu tavrı, halkın gözünden kaçmıyordu. Halkın kafasında buna çare bulmak vardı. Şimdilik mümkün görülmüyordu.
d. Polisin çevik, ahlaklı, hür düşünceli ve olgun insanda olması gereken bütün sıfatları taşıması isteniyordu. Bu sıfatlar karakterle birlikte eğitim gerektiriyordu. Bu eğitimin de alt yapısı henüz yoktu. Okulda öğrenilemeyenler sahada öğrenilebilirdi. Uygulama önemliydi.
b. Mustafa Kemal Atatürk; ‘’ Polis bir asker kadar disiplinli, bir hukukçu kadar hukuk adamı, bir anne kadar şefkalti olmalıdır.’’ diyordu. Düşündü; polisle asker arasında çok fark vardı. Aradaki farkların üzerinde düşünmedi. Askere sunulan imkanları net olarak bilmiyordu. Bilmediği şey üzerinde fikir yürütemezdi. Askerleri o da farklı görüyordu.
c. Askere verilen önem polise verilmiyordu. İmkanlar eşit düzeyde sunulmuyordu. Eğitimi, sosyal imkanları eşit değildi. Bunları biliyordu. Üvey evlat, öz evlat muamelesi vardı. Askerler devletin öz evladıydı. Devletin bu tavrı, halkın gözünden kaçmıyordu. Halkın kafasında buna çare bulmak vardı. Şimdilik mümkün görülmüyordu.
d. Polisin çevik, ahlaklı, hür düşünceli ve olgun insanda olması gereken bütün sıfatları taşıması isteniyordu. Bu sıfatlar karakterle birlikte eğitim gerektiriyordu. Bu eğitimin de alt yapısı henüz yoktu. Okulda öğrenilemeyenler sahada öğrenilebilirdi. Uygulama önemliydi.
-/- HAYATTAN OKULA
e. İbrahim Tatlıses, Diyarbakır’da Oxford vardı da biz mi okumadık, demeye henüz başlamamıştı. Tatlıses, diplomayı Oxford’dan değil, hayattan almıştı. Türkiye’de şöhreti yakalamıştı. Hayat, İbrahim Tatlıses’e Oxford yerine şöhreti bağışlamıştı. Hayat, her insanı farklı sürprizlere boğardı. Bizim sürprizimiz halka hizmetti! HAYATTAN öğrendiğiniz şey, okullu gibi davranmaktı. Oxford yerine HAYATTAN mezun olmuştu. Hayat okuldu.Hayat insanı yoğuruyordu. İnsanın da hayatı yoğurmaya cesaret etmesi gerekiyordu.
-/- DEVLET NE EKERSE MİLLET ONU BİÇİYORDU
f. Ankara o zamanlar şimdiki gibi Türkiye idi. Olaylar başını almış gidiyordu. Bu olaylar devletin başını ağrıtıyordu. Devlet esasında ne ektiyse onu biçiyordu. Adaletsizlik ekilince, adalet biçilemezdi. Devletin kaynakları halka eşit şekilde dağıtılmıyor, eşit göz hizasından bakılmıyordu. Devletin ektiğini millet biçiyordu. Mazlumların adalet özlemi her zaman zirvedeydi. Zalimler adaletten söz edilsin istemezlerdi.
-/- EFENDİLİK KÖYLÜYE KALDI!
g. Halk köylüydü, milletin efendisiydi. Atatürk’ten sonra kavramlar da değişti. Efendi ve Bey’lik birbirine karıştı. Köylü,’’ Bey ‘’ olamamıştı. Beylik sadece devletin memurlarına özgüydü. Efendi'lik köylüye kalmıştı. Beylik efendiliği aşağılıyordu. Adaletsiz toplumun kavramları da bir tuhaf oluyordu.Bu tuhaflık, kavramları da, aşağılık duruma düşürüyordu.
h. Devlet memurlarıyla sıkı temasta olan büyük şehirlerin elitleri ve sonradan görmeleri beylikten paylarını alıyorlardı. Bunlar memurlarla yakın temasta bulunmanın nimetleriydi. Bu elitler ve sonradan görmeler, önce beyliğe ortak oldular. Sonra devlet içindeki ‘’BEY’’lerin beyliklerini ellerinden aldılar. İçi boş beylikler memurlara kaldı. Hep böyle olmuştu; aşağılıklara ortak olan bir müddet sonra aşağılık durumun aşağısına düşüyordu. Bazen hak yerini buluyordu.
i. Beylik herkese verilemezdi. Memurluğun en alt kademesinde beylik yoktu. Burada efendilik hakimdi. Efendiler aynı zamansa hizmet erleriydi! Efendiler, Atatürk’ten sonra ikinci sınıf olmuştu. Efendiler hizmet erleri olmaktan çıkıp memurlaştıkça effendi-efendi, ‘’BEY’’ leştiler!
j. Vatandaş memurluğa terfi edince, vatandaşlıktan kurtulmuş, ‘’ BEY’’ olmuştu. Bey’lik birinci sınıf olmayı çağrıştırıyordu. Böylece efendilikten kurtulmuştu.
k. Köylü, ‘’ Efendi! Efendi!’’ diye uyarılmaya başlanmıştı. Bununla köylünün kendine gelmesi, haddini bilmesi, kimle konuştuğunu hatırlaması isteniyordu. Bey'ler öyle uygun görmüştü! alt rütbeli memurlar efendiliğe doğru yol almaya başlamışlardı.
l. Vatandaş köylünün konuştuğu ‘’ BEY’’ lerdi. Bey’ler ile korkunun izlerini taşıyan saygı içinde konuşulabilinilirdi. Beylik özel bir statü haline gelmişti. ‘’BEY’’ lik sınıfı oluşmuştu.
m. ‘’ Millete Efendi ‘’ olmak önemliydi. Köylü 1. Dünya Savaşında milletin gönlünde taht kurmuştu. Köylü milletinin yanında yer almıştı. Köylü milletin effendisi olmuştu. O zaman köylüye gözle görülür ihtiyaç vardı. Silahlı savaş bitmiş, ekonomik savaş başlamıştı. Artık beylerin efendisi toprağın efendisi olmalıydı. Vatandaş ''EFENDİ'' lik payesi için her türlü zorluk ve sıkıntıya göğüs geriyordu. Ne de olsa efendi olacaktı. Efendi kalacağını düşünüyordu.
h. Devlet memurlarıyla sıkı temasta olan büyük şehirlerin elitleri ve sonradan görmeleri beylikten paylarını alıyorlardı. Bunlar memurlarla yakın temasta bulunmanın nimetleriydi. Bu elitler ve sonradan görmeler, önce beyliğe ortak oldular. Sonra devlet içindeki ‘’BEY’’lerin beyliklerini ellerinden aldılar. İçi boş beylikler memurlara kaldı. Hep böyle olmuştu; aşağılıklara ortak olan bir müddet sonra aşağılık durumun aşağısına düşüyordu. Bazen hak yerini buluyordu.
i. Beylik herkese verilemezdi. Memurluğun en alt kademesinde beylik yoktu. Burada efendilik hakimdi. Efendiler aynı zamansa hizmet erleriydi! Efendiler, Atatürk’ten sonra ikinci sınıf olmuştu. Efendiler hizmet erleri olmaktan çıkıp memurlaştıkça effendi-efendi, ‘’BEY’’ leştiler!
j. Vatandaş memurluğa terfi edince, vatandaşlıktan kurtulmuş, ‘’ BEY’’ olmuştu. Bey’lik birinci sınıf olmayı çağrıştırıyordu. Böylece efendilikten kurtulmuştu.
k. Köylü, ‘’ Efendi! Efendi!’’ diye uyarılmaya başlanmıştı. Bununla köylünün kendine gelmesi, haddini bilmesi, kimle konuştuğunu hatırlaması isteniyordu. Bey'ler öyle uygun görmüştü! alt rütbeli memurlar efendiliğe doğru yol almaya başlamışlardı.
l. Vatandaş köylünün konuştuğu ‘’ BEY’’ lerdi. Bey’ler ile korkunun izlerini taşıyan saygı içinde konuşulabilinilirdi. Beylik özel bir statü haline gelmişti. ‘’BEY’’ lik sınıfı oluşmuştu.
m. ‘’ Millete Efendi ‘’ olmak önemliydi. Köylü 1. Dünya Savaşında milletin gönlünde taht kurmuştu. Köylü milletinin yanında yer almıştı. Köylü milletin effendisi olmuştu. O zaman köylüye gözle görülür ihtiyaç vardı. Silahlı savaş bitmiş, ekonomik savaş başlamıştı. Artık beylerin efendisi toprağın efendisi olmalıydı. Vatandaş ''EFENDİ'' lik payesi için her türlü zorluk ve sıkıntıya göğüs geriyordu. Ne de olsa efendi olacaktı. Efendi kalacağını düşünüyordu.
-/- POLİSİN EFENDİLİĞİ DE EFELİĞİ VARDI!
n. Polis halkın gönlünde taht kurabilirdi. Polis, Millete Efendi, olabilirdi. Bunun için halkın gönlünde yer bulmak gerekiyordu. Millete Efendi olmanın gururunu düşündü bir an! Millete efendi olmaya karar verdi. Atatürk’ü hatırladı; ‘’ Polis bir asker kadar disiplinli, bir hukukçu kadar hukuk adamı, bir anne kadar şefkatli olmalıdır.’’ diyordu. Efendiliği efelikle birleştirdi, Olabildiği kadar, efendi oldu.
o. Milletin Efendileri de köylü kalmamalıydı. Köylü ‘’ Milletin Efendisi’’ olmalıydı! Polisin çıktığı yer, efendi kaynıyordu. Efendinin efendicikleriydi polis! Halkın içinde yaşıyordu. Efendinin efendisi olmak hoşuna gidiyordu. Bazen efendilerin de EFE'likleri tutardı. Efendilik ve efelik bir birine karışabilirdi.
p. Gerçek, ‘’ EFENDİ ‘’ olmanın yolu anlamak için okumaktan geçiyordu. Bunu kavramıştı. Planını yaptı. Hayata koyuldu. Milletin efendisi olmaktan gurur duydu. Polis beylerin efendiliğine tavır koydu. Kararını vermişti, okula başlamıştı, hayata dokunacaktı. Zorluğa soyunmuş, sıkıntılarla başetmenin yoluna koyulmuştu.
o. Milletin Efendileri de köylü kalmamalıydı. Köylü ‘’ Milletin Efendisi’’ olmalıydı! Polisin çıktığı yer, efendi kaynıyordu. Efendinin efendicikleriydi polis! Halkın içinde yaşıyordu. Efendinin efendisi olmak hoşuna gidiyordu. Bazen efendilerin de EFE'likleri tutardı. Efendilik ve efelik bir birine karışabilirdi.
p. Gerçek, ‘’ EFENDİ ‘’ olmanın yolu anlamak için okumaktan geçiyordu. Bunu kavramıştı. Planını yaptı. Hayata koyuldu. Milletin efendisi olmaktan gurur duydu. Polis beylerin efendiliğine tavır koydu. Kararını vermişti, okula başlamıştı, hayata dokunacaktı. Zorluğa soyunmuş, sıkıntılarla başetmenin yoluna koyulmuştu.
YARIN: 32. KÖYLÜ ve POLİS MİLLETİN EFENDİSİ KALMALIYDI!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder